
Çağın Bir Şahidinden
Prof. Dr. Suat Yıldırım
Eser, hayatını Kur’an’ın anlaşılmasına adamış yurt içi ve yurt dışı ilim, irfan, kültür ve sosyal çevreleriyle yoğun, uzun ve sıcak ilişkiler kurmuş Prof. Dr. Suat Yıldırım Hocamıza aittir. Kendisi, dünyayı etkileyen pek çok ilmi şahsiyet ve tarihte iz bırakan simalarla beraber olmuş; aynı zamanda yaşadığı ülkenin de geçmişiyle derin bağları olan ve ne yazık ki fikir ve inancından dolayı başka ülkelere sığınmak zorunda kalan bir ilim ve fikir insanıdır. Kitap, yalnızca Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın biyografisini konu edinmiyor; aynı zamanda çağımızın din, fikir ve sosyal hayatına da panoramik bir bakış sunuyor.

Miraç Enginlikli İbadet Namaz
M. Fethullah Gülen
Namaz mü’minin miracı, miraç yolunda ışığı-burağı.. yollardaki inanmış gönüllerin sefinesi-peyki-uçağı.. kurbet ve vuslat yolcusunun ötelere en yakın karargâhı, en son otağı, gaye ile hemhudut en büyük vesilelerden biridir. İnsanı, arşiyeler gibi döndüre döndüre sonsuzluğun semalarında dolaştıran ve götürüp tâ melekler âlemine ulaştıran miraç enginlikli bu mübarek ibadet, günde beş defa kendimizi içine salıp yıkanacağımız bir çay gibidir ki her dalışımızda bizi hatalarımızdan bir kere daha arındırır; alır ummâna taşır ve sürekli başlangıçla son arasında dolaştırır ki bu da buudlarımız dışında bir uhrevîleşme ve ebedîleşme temrinatı demektir. Namazla gece-gündüz sırlı bir taksime tâbi tutulur, hayat ibadet eksenli bir zaman anlayışına göre tanzim edilir.. ve bu sayede davranışlarımızın Hak murakabesi altında hüsn-ü cereyanı sağlanır.. derken, ibadet dışı hareketlerimiz de ibadet halini alır.. ibadet rengine bürünür.. ve yeryüzündeki fani hayatımız göklerdekilerin rengiyle tüllenmeye başlar. Nazarî bilgilerden müteşekkil bir ilmihal kitabından ziyade namazın ruhunu aksettirecek bir rehber. Sıradan bir ilmihal kitabında rastlayabileceğiniz bazı başlıkları içermese de hakkıyla namazı eda etmek isteyenler için işaret nevinden pek çok bilgiyi bulmak mümkün. Kitabın ana gövdesini, Hocaefendi’nin 11 Ağustos – 13 Ekim 1978 tarihleri arasında İzmir Bornova Merkez Camii’nde seri olarak vermiş olduğu namaz vaazları oluşturmaktadır. Bu vaazlar çözümlenip konuşma dilinden yazı diline çevrildi. Daha sonra ise Hocaefendinin yıllar boyunca namazla ilgili söyleyip yazdıklarından ilavelerle metinler zenginleştirildi. Bir araya getirilen metinler kendi içerisinde bir tasnife tabi tutulup son tashihler yapıldı. Allah’ın inayetiyle, namaz kitabıyla başlamak üzere Hocaefendi külliyatı bir ‘ibadet serisi’ne kavuşacak, biz de İslâm’ın erkânı olan ibadetleri Hocaefendi’nin ufkundan Temaşa imkânına sahip olacağız. Serinin diğer kitapları olan oruç, zekât ve haccı da en kısa zamanda hazırlayıp sizlerin takdirlerine arz etmek istiyoruz.

Namaz'ı Anlayarak Kılmak
Prof. Dr. Davut Aydüz
Prof. Dr. Davut Aydüz hocamız, Namazı Anlayarak Kılmak kitabıyla namaz boyunca okuduğumuz tüm ayetlerin, sûrelerin, salâvatların, duaların manalarını kısaca açıklayarak bize namazı anlayarak kılma bilgisi sunmuş, böyle bir fırsatı kazandırmış oluyor.

Kur'an Bize Ne Diyor
Prof. Dr. Suat Yıldırım
Yüce Allah, Kur'an'ı okumakla beraber, onun manasını anlayıp düşünmeyi ve uygulamayı da emretmektedir: "Biz sana feyizli ve bereketli bir Kitap indirdik ki insanlar onun ayetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar." (Sad, 29). Kur`an'ı okuma işini oldukça iyi yapma yanında, bu ikinci görevi neredeyse tamamen ihmal ettiğimiz de ortadadır. Muhittin Akgül Bey, uzun akademik hayatında edindiği birikimle, ramazan mukabelesine yeni bir uygulama ile katkıda bulunuyor. Otuz gün okunan her bir Kur'an cüzünde verilen derslerden bir kısmına dikkat çekiyor. Böylece Kur'an'ın, hadis-i şerifte vurgulanan 'gaddan tarıyyen' (hep taze, turfanda) kalma özelliğini hatırlatıyor. Dünyanın sonuna kadar, yeni inmiş gibi rehberliğine devam ettiğine örnekler veriyor. Büyük emek ürünü olan "Kur'an Bize Ne Diyor?" adlı bu eseri dikkatle okuyanlar, Kur'an mesajı alanında birikimlerini oldukça artıracak, benimle beraber yazarına müteşekkir ve duacı olacaklardır.

Sonsuz Nur
M. Fethullah Gülen
Yıllardan beri binlerce defa yer değiştirenler; yer değiştirip kendilerine tutunacak bir dal arayanlar; o sistemden bu sisteme, o ekolden öbür ekole koşuşup duranlar, bütün bu çırpınıp durmaların fiyasko ile neticelendiğini görüyor ve şimdiye kadar hiç fiyasko görmemis Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) mektebine koşuyorlar. İnsanların gönüllerini coşturacak kadar o gönüllere fer veren Efendiler Efendisi'ni acaba kendi kıymeti ölçüsünde anlatabildik mi?.. Hayır! Eğer beşeriyet O'nu tanısaydı, O'nun için mecnun olur, yollara düşerdi; ruhları O'nun yâd-ı cemîli sarınca burnunun direği sızlar ve gözleri yaşlarla dolardı, dolardı da, O'nun pâk semtine, peygamberlik dünyasına, tertemiz iklimine girebilmek için ürperir, O'nun aşkının ateşiyle yanan kalbinin küllerine hayat gelsin diye rüzgârın önüne katılır ve hep oraya doğru sürüklenirdi... Akıl ve havsalamız alsa da almasa da, sineler O Sem'a'ya, O Güneş'e pervanedir, çok yakın bir gelecekte, şimdiye kadar bir türlü O'na koşamayıp da kış sinekleri gibi takılıp yolda kalan derbeder ve perişan akıllar, yolda kalışlarına pişman olacak ve ellerini dizlerine vurarak: "Biz niye pervane olup O'na koşmadık?" diyeceklerdir. O zaman belki de birçoğu için her şey bitmiş olacak

Lem'alar
Bediüzzaman Said Nursi (ra)
Otuz Birinci Mektubun birinci kısmı; her zaman, hususan mağrib ve işâ'ortasında otuz üçer defa okunması çok faziletli bulunan mezkûr kelimat-ı mübârekenin herbirinin çok envârından birer nurunu gösterecek altı Lem'adır

Kur’ân’ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi
M. Fethullah Gülen
Yusuf sûresinde sadece Hazreti Yusuf’un başına gelen olaylar anlatılmıyor. Sûrenin tamamı dikkatlice incelendiğinde de görüleceği üzere, satır aralarında pek çok önemli konuya temas ediliyor. Sûrede mucizelerden kerametlere, rüya hakikatinden çok ağır imtihanlara, hapishane hayatından her yerde ve her şartta tebliğ ve irşat vazifesinin eda edilmesine, masumiyetin geç de olsa ortaya çıkmasından sadakatle elde edilen yüksek payelere, çekilen çetin ve altından kalkılması zor çilelerden, çilelerin sonunda erişilen refah ve mutluluğa, yönetim tekniklerinden tarımla alâkalı reformlara, tebliğ yollarının inceliklerinden yabancı bir beldeye entegrasyon çalışmalarına, ülke ekonomisinin gelişmesiyle ilgili bazı esaslardan mutluluğun zirvesindeyken bile Allah’a kavuşmayı arzulamaya kadar pek çok konu zikrediliyor.

Gençlere Pırlanta Ölçüler 1
M. Fethullah Gülen
Okur seviyesi, konularin agirlik derecesi ve genclerin oncelikleri de nazara alinarak Fethullah Gulen Hocaefedi'nin Kirik Testi serisi hassasiyetle tarandi ve tespit edilen basliklar etrafinda kiymetli bir secki yapildi. Istifadeli olmasi temennisiyle siz genclere sunuldu.

İrşad Ekseni
M. Fethullah Gülen
Bu kitap, tebliğ ve irşad meselesini üç ayrı noktadan ele almakta ve bu alanlarda İslâmî temeller gösterilerek yeni açılımlarda bulunmaktadır. Burada İslâmî temellerin –ki bunlar âyet, hadis ve ümmetin kabulüne mazhar olmuş ulemanın bu kaynaklara getirdiği yorumlardır– gösterilmesi, İrşad Ekseni kitabının kıymetler üstü kıymetine ayrı bir değer katan unsurdur. Evet, İrşad Ekseni kitabı iyiliği emretme, kötülükten me- netme gerçeğinin İslâm’ın müeyyidât kısmı içinde mütalâa edilmesi gerektiği tespiti üzerine kurulu, orijinal tespit, yorum ve Asr-ı Saadet kaynaklı misallerle süslü, tebliğ erinin eline verilen altın gibi ölçü ve teknik bilgilerle dolu, tebliğin siyaset üstü olması, yelpazenin bütün insanlığı içine alacak ölçüde geniş tutulması gibi asrın gerçeklerine işaret eden özellikleriy- le dikkati çeken ve irşada özellikle günümüzde farz-ı kifaye ve farz-ı ayndan öte farzlar üstü bir farz olduğu hükmünü veren bir kitaptır. Evet, İrşad Ekseni irşad erlerinin cep kitapçığıdır ya da öyle olmalıdır.

Asa-yı Musa
Bediüzzaman Said Nursi (ra)
Sözler Lem’alar ve Mektubat’ın ardından Bediüzzaman’ın diğer bir büyük eseri Asa-yı Musa da günümüz Türkçesiyle okuyucusuyla buluşuyor. Ufuk Yayınları’nın uzun süren, hassas bir çalışmayla sadeleştirdiği eserler özellikle genç nesiller ve Türkçeye daha az aşina olanlarla Risale-i Nur Külliyatı arasında bir köprü vazifesi görüyor. Üstadımızın Hz. Ali’nin bir ifadesindeki işarete binaen, Hz. Musa’nın (a.s) asası gibi küfür karanlığını dağıtacağını söylediği ve iman hakikatlerini anlattığı çok kıymettar bir eserdir. Eser iki kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda “Meyve Risalesi”; ikinci kısımda ise Külliyatın değişik yerlerinden alınmış parçalardan oluşan “12 Hüccet-i İmaniye bulunmaktadır. Arapça ve Osmanlıca kelime ve terkiplerin açıklamaları da metin içinde verilmiştir.

Hocaanne
Şemsinur Özdemir
Refia Hanım, sadece M. Fethullah Gülen Hocaefendi gibi bir âlimin annesi olması yönüyle değil, inandığı gibi yaşama ve yaşatma gayretlerinden dolayı kendi başına tanınmayı hak eden bir karakterdi. Anne babasının özenerek yetiştirdiği, Osmanlı Devleti’nin son dönemi ve Kurtuluş savaşı yıllarının mahrumiyet ortamına göre iyi bir eğitim ve terbiye verdiği Refia Hanım, evlenip geldiği Korucuk Köyü’nün ‘büyük ablası’ olmuştu. Ailenin ‘büyük gelini’, evlatlarının ve torunlarının ‘ana’sıydı. Yaşadığı köylerde Kur’an ve dini hayat dersleri verdiği talebelerinin ‘hoca’sı; 1970’li yıllardan itibaren de Hizmet Hareketi’nin gönüllü hanımlarının tespitiyle artık herkesin ‘Hocaanne’siydi.

Hz. Aişe - Mü'minlerin en Mümtaz Annesi
Dr. Reşit Haylamaz
Âişe Validemiz’in annelerimiz arasındaki konu- mu çok farklıdır; zira o, din adına hizmet etmeye ihtiyaç duyulan Medîne yıllarında, Resûlullah’ın yanında yer alan husûsî bir vezirdir ve bu yönüyle o, Medîne döneminde akla gelen ilk isimdir. Husûsî bir donanıma sahiptir ve Allah ona, misyonunu eda adına müthiş bir zekâ lutfetmiştir. Duyduğunu ol- duğu gibi kabullenmeyen, onu Kur’ân ve Sünnet’in kıstaslarına göre sorgulayan bir fıtratı vardır. Kulağı vahiyde, gözü ise istikbaldedir. Ayaklarını sapasağ- lam bastığı yerde o, Saâdet Asrı ile istikbali birbiri- ne bağlayan muhteşem bir köprü gibi durmaktadır. Onun bulunduğu yerde ayrı bir canlılık vardır; atmosferine girenler, vahyin insibağıyla boyan- dıklarını hisseder, Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret etmişcesine bir heyecan ve canlılıkla geri dönerlerdi. Dün olduğu gibi bugün de yerini belirleyeme- yenlerin Annemiz üzerinden dine dil uzatmaya çalıştığı bir dönemi, maalesef yine yaşıyoruz. Zi- hinlerin kirli, bakışların bulanık ve kitlelerin de muhâkemesizliğin kurbanı olduğu böyle bir dö- nemde “Âişe Validemiz”, ehl-i insaf ve vicdanı yeni- den sırat-ı mustakîme davet ediyor. Elinizdeki bu kitabın, sözü edilen dave

Hz. Ebubekir (ra)
Dr. Reşit Haylamaz
Biz sadakati ondan öğrendik. Bir Peygamber’e dost olmanın ne bedeller ve güzellikler sunduğunu… “Biz cömertliği ondan öğrendik. Koca bir servetin yeri gelince hakikati duyurmak için göz kırpmadan feda edilebileceğini… Biz dostluğu ondan öğrendik. Canı pahasına, Allah’ın elçisine tehlikeli bir yolda eşlik edip O’nun için kendini yılanlara karşı siper edilebileceğini… Ondan öğrendik. Hz. Ebubekir, neden Efendimiz’in en yakın dostuydu, merak ediyor musunuz? O halde onu anlatan bir kitabı okumanın vakti gelmiş demektir.

Mazlumların Hâmisi Hz. Hatice (r.anha)
Dr. Reşit Haylamaz
Her annemizin yeri ayridir.. ancak konumlari, eda ettikleri misyon ve Resulullah (sav) nezdindeki yerleri acisindan bakildiginda onlar arasinda bilhassa Hazreti Hadice (ra) ile Hazreti Aise'nin (ra) cok ayri bir yeri vardir.

Gençlik Rehberi
Bediüzzaman Said Nursi (ra)
"Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek" der Bediüzzaman ve ekler: "Yaz güze ve kışa yer vermesi; gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek." Peki nice hayallere beşiklik eden, ömrün bu tatlı mevsimini ve sahip olunan güzellikleri sonsuz kılmanın bir çaresi yok mu? Elbette var! * Madem her güzel, güzelliğini sever ve elinden geldiği kadar muhafaza etmek ister ve bozulmasını istemez... * Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata istikamet dairesinde sarf etse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semâvî fermanlar müjde veriyorlar... * Eğer o güzelin zerre miktar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak... (Bediüzzaman) Risale-i Nur'dan Gençlik Rehberi, zaman ihtiyarladıkça gençleşen Kur'an'ın hakikatleri ışığında ebedî bir gençlik kazanmanın yolunu gösteriyor.

Şefkat Günesi (sav)
Resit Haylamaz
Bu iş, teoriden ibaret değil; uygulaması ortada! Demek ki olabiliyor! Bu işin nasıl gerçekleştiği aşikâr, metodu da belli! Öyleyse bundan sonrası size emanet; alın bu davayı, yeryüzünde hiçbir ev hiçbir çadır kalmayıncaya kadar dünyanın her yerine siz taşıyın!” Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Arafat’ta verdiği bu mesajı pek iyi kavrayan ashâbı dünyanın dört bir yanına dağıldı. Bugün nerede onun adına bir hareketlilik varsa, o gün oralara kadar giden sahabenin bereketidir! Bu yol, Peygamber ve ashabının yoludur; En katı kalpleri bile ısıtan Şefkat Güneşi’nin emanetidir! Hedefi, her gönle girmektir; Gönüller fethi ancak bu yolla mümkündür! Nasıl yürüneceğini gösteren O’dur; Mücerrebdir! Ancak sabır.. metanet.. fedakârlık.. îsâr.. sebat ister! Peygamberlerin yürüdüğü şehrahtır; Meyvesi, rahmet-i Rahman ve dar-ı cinân; Kût-u gıdâsı, sohbet-i cânân; Neticesi, makbûl-ü ins ü cândır! Bu yolun yolcularına binler selâm

Niçin İbadet Etmeliyiz?
M. Fettah Resuloğlu
* İman Esasları * Temel İlmihâl Bilgileri * Niçin Kur 'ân Okumalıyız? * Niçin İbadet Etmeliyiz? * Nasıl Namaz Kılmalıyız? * Efendimizin Ahlâkı ve Kulluğu * Sahabenin Peygamber Sevgisi * Âlim, Veli/Evliya, Müctehid, Müceddid ve Kulluk Hayatları

Sokrates'in Savunması
Platon
MÖ 399'un ilkbaharinda, yetmis yasindayken dinsizlik ve gençlerin ahlakini bozma suçlamalariyla Atina'da mahkeme önüne çikarilan Sokrates "sözleriyle degil isleriyle" kendini sa-vunur. Kendisini "ustalikla" savunacak bir konusmayi okumayi, ögrencilerinin ödeyecegi yüklü bir kefaleti ya da hayatinin son günlerini sürgünde geçirmeyi reddederek bile isteye ölümüne yürür. Savunma yorumcular tarafindan siklikla çok az, hatta hiçbir felsefi ana fikre sahip olmamakla elestirilir.Oysa yukarida sunula öykü Savunma'nin sadece kurgusal iskeletidir. Platon'un mahkeme önün çikardigi Sokrates'in kendisinden çok, onun hakikati ortaya çikarma yollandir. Hakikati arastirma yollari Sokrates'in ahlakinin kurucu ögeleridir. Aslinda Savunma diyalektigin diyalektik bir gerekçelendirilmesini sunar. Platon'u: gözünde itham edilen de Sokrates'in ugruna öldügü de bu yöntemdir. Sokretes'in yasami da ölümü d bu yöntemin basarisini ortaya koyar.(Tanitim Bülteninden)

Martin Eden
Jack London
Jack London'ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası'dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı... London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin'in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık...

Aşkın Kırk Kuralı
Elif Şafak
Ask nasip isidir, hesap isi degil. Bununla birlikte ask, her kisiyi hayati boyunca bir ucundan yakalar. Kimi kiyisinda yüzer askin, kimi derin ask ummanlarinda seyr-ü sefer eder. Gerçekte kâinat, ask üzere kurulmus ve insan "ask" üzere yaratilmis. Âsiklar, sevgililerine "ruhum" derler. Nereden esinlenir dersiniz? Yüce Allah, insana "Ona ruhumdan üfledim." diyerek bu sirra isaret etmiyor mu? Bu derece deger verilmis insana… Ask olmasa, tomurcuklar açar miydi, gonca güller tüm güzelliklerini ortaya sunar miydi, denizler kabarip, cosar miydi; toprak, bulutlara hasret, yagmurlari bekler miydi, Mecnun, Leylâ için çöllere düser miydi, bunca kitap, eser, siir yazilir miydi?Sems de ask atesiyle düstü yollara ve Ilahi Askin nurunda Mevlânâ ile hakikate ulasti. Sems, evini yurdunu birakti, Mevlânâ da tüm mevki, makam ve okuduklarini bir kenara atti. Mevlânâ'nin içi öylesine yandi ki askin atesinden, bunlari söze dökmeye kalkisti. Binlerce sayfa yazdi da, askinin atesini söndüremedi. Zira, söz, aski nereye kadar anlatabilir ki? Bununla birlikte, aski söze dökebilen ender yigitlerden oldu o.(Tanitim Bülteninden)

Od
İskender Pala
Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı ‘OD’ ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD’un ana kahramanı. İskender Pala’nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre’nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus’un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor. Biliyorum, “Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun,” demişti… Yine Biliyorum, “Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun.” Demişti… Ve Sevgili’ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum… Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus… Derviş Yunus…Varsın onu da desinler. Ve Türk yurtlarında, onu en çok “Bizim Yunus” diye çağırırlar. Biliyorum.

Şah ve Sultan
İskender Pala
Tutku…Güzellik…Ask ve savas. Sadece gönüllerin degil alinlarin, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandigi savas.Kahramanlarini, Yavuz Sultan Selim’i de Sah Ismail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak asagi indiren bir basamak yukari çikaran savas.Çaldiran...Simdi Çaldiran ne 500 yil geride ne 500 yil ileride.Savas tasinda büyücünün gördügü neydi?Kizilbaslik!Sünnilik!Iktidar hirsi.Askin bir çökelti gibi dondurdugu zaman!Korku? Ya o?Yazar biraz da korkularin üstüne gidendir.Tarih ileriye dogru çözüldükçe agacin kökleri de görülecektir.Alevi de Sünni de baglidir o köke. Birdir o toprakta.Gölgeler büyümüsse isigi degil korkuyu yenmek gerekir.Karanlik ve kör isigin egemenligi bogmasin artik nesilleri.Ve iste bir kez daha ask!Siir kadar iktidar atinda rüzgâra ve atese dogru yol alan iki hükümdar.Sah ve Sultan…Dünya incisi zarif ve asil kadinlar. Yeminlerine bagli erkekler.Masal kadar gerçek.Büyüleyici oldugu kadar umut verici.Sah&Sultan her cümlesi askla okunacak bir kitap.Iskender Pala’dan…